Hayatta bazı şeyleri anlatmak gerçekten zordur. Hele bir de karşınızdaki “anlamak istemiyorsa”, işte o zaman anlatmak değil, taş duvarı oymak daha kolaydır.
Sözünüz açık, niyetiniz net, örnekleriniz sağlam olsa da… Anlamaz.
Çünkü mesele duymak ya da bilmek değil; mesele kabul etmek, empati kurmak, anlamaya niyetli olmaktır.
Bazıları vardır, anlamamak için çaba harcar.
İşine gelmez çünkü. Sizi anladığı anda kendi sorumluluğu doğar, belki susmak zorunda kalır, belki öfkesini dizginlemek...
O yüzden sizi değil, kendi kafasındaki versiyonunuzu dinler.
Siz doğruyu söyleseniz de o eğip büker.
Bu yüzden en büyük mücadele, “anlamayana anlatmaya çalışmak” değil, kendini anlatmaktan vazgeçmemek olmalı.
Ama bir noktadan sonra susmak da erdemdir. Çünkü bazılarına ne deseniz, karşılığı “ama…” olur.
Siz anlatırsınız, o savunur. Siz yaklaşırsınız, o uzaklaşır.
Unutmayın, hakikat bir gün herkesin kapısını çalar.
Kimileri kapıyı açar, kimileri kilit üstüne kilit vurur.
Ama hakikat giderken bile iz bırakır.
Son söz:
Anlamayana anlatmak zordur.
Ama anladığını inkâr edenle uğraşmak daha zordur.
Kendinizi yormayın; bazen susmak, en güçlü sözdür.